İSLAM-YOLU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
İSLAM-YOLU

PAYLASMAK&YARDIMLASMAK BİZLERİN EN SADIK YÜREĞİMİZDİR..
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 16 Ağustos 2006

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SNELMAN
SİTE SAHİBİ
SİTE SAHİBİ
SNELMAN


Erkek
Mesaj Sayısı : 205
Lakap : Zamanın Rehberi
Kayıt tarihi : 05/12/08

16 Ağustos 2006 Empty
MesajKonu: 16 Ağustos 2006   16 Ağustos 2006 I_icon_minitimePtsi Mart 09, 2009 6:12 pm


"Bu benim de meselem"

Temmuz 2006 tarihli gazetelerin sayfalarında bu başlıkla bir haber yayınlandı. Sözkonusu habere göre aralarında akademisyen, yazar, gazeteci, hukukçu ve sivil toplum örgütü başkanlarının bulunduğu 38 "aydın" ağırlıklı olarak "Kürt sorununa" dikkat çeken bir bildiri yayınlamıştı. Habere, 14 maddelik sözkonusu açıklama da eklenmişti.
Evet, son birkaç yıldır "aydınların" benzeri açıklamalarına sık sık tanık oluyoruz. Sözkonusu açıklamalar, doğal olarak açıklamayı yapanların siyasi yaklaşımlarını, niteliklerini de göstermektedir. Bu da her açıklamayı kendi başına ele almanın doğru olacağını, genel bir "aydınların açıklaması" diye hepsini bir kefeye koymamak gerektiğini göstermektedir. Yine sözkonusu açıklamayı değerlendirmenin, şu ya da bu "aydını" değerlendirmek anlamına gelmediğini de bilince çıkarmak gerekiyor.
Sözkonusu açıklamanın içeriğine bakıldığında, liberal demokrat diye tanımlanabilecek bir tavır sergilenmektedir. İçinde yaşadığımız toplumda, ezen ve ezilen sınıfların varlığı, somut ağırlıklı olarak tavır takınılan "Kürt sorununda" da ezen ve ezilen ulusların sözkonusu olduğu gerçeğinin üzeri örtülmektedir. Ezen ve ezilenlerin aynı gemide olduğunu savunmaları tavrı, sınıflarüstü görünen ama gerçekte burjuva siyasetin savunuculuğunu yaptıklarını göstermektedir. İmzası bulunan "aydınlar" sözkonusu açıklamada şunları söylemektedirler:
"Hepimiz aynı gemideyiz, kadınlar, erkekler, Kürtler, Türkler, Aleviler, göçle gelenler, işsizler, gelecekten korkan gençler, büyük şehirlerin varoşlarında hakça bir yaşam kurmaya çalışanlar, azınlıklar, şiddet mağdurları ve bilmeden şiddeti besleyenler… Hepimiz aynı seferde yolcuyuz, yol arkadaşıyız birbirimize… Bunu bilsek de bilmesek de." (Milliyet)
Ezen ezilen, zengin yoksul vb. arasındaki farklılıkları, çelişkileri yok gösteren bu tavır, öne sürülen taleplere de temel teşkil etmektedir. Ne hepimiz aynı gemideyiz, ne de aynı seferde yolcuyuz. Ezenlerle, sömürenlerle yol arkadaşı ise hiç değiliz. Mutlaka aynı gemide yol alınma durumu varsa, o zaman da birinci sınıf mevki ile ikinci sınıf mevki arasında fark vardır, üsttekilerle alttakiler vardır.
Sözkonusu tavır şiddete maruz kalanlarla "bilmeden" şiddeti besleyenlere seslenmekte ama kadınlara, azınlıklara, işçilere, somut tavır bağlamında ise Kürtlere bilerek şiddet uygulayanların varlığını es geçmektedir. Eğer hepimiz aynı gemideysek, bu memlekette şiddet tekelini elinde tutmakta olan bir devlet iktidarı da vardır. "Kürt sorunu"nda "insani boyut" gözönüne alınacaksa eğer, en başta bu devlet iktidarının şiddetine karşı tavır takınılmak zorundadır. Kendilerini "aydın" diye görüp gösterenlerin ise bu olguyu kitlelerin bilincine çıkarma görevi vardır.
Sorunun bu yanına bakıldığında sözkonusu açıklamanın tutarlı demokratik bir içeriğe bile sahip olmadığını tespit etmek zorundayız.
"Kemalist-dinci, Türk-Kürt gibi kategoriler etrafından kutuplaşmış bir Türkiye istemiyoruz." (aynı yerden) dediklerinde dileklerini ifade ediyorlar. Bu kategoriler ama olgudur. Türk ve Kürt "kategorileri" etrafında kutuplaşmaya karşı olanların, her iki kesimin eşitliğini ve özgürlüğünü savunmaları gerekir. "Kemalist ile dinci" arasında iktidar dalaşı var. Türk ulusu Kürt ulusunu ezen bir ulus. Ezen ile ezilen arasında kutuplaşma kaçınılmazdır. Tıpkı işçi ile patron arasındaki kutuplaşma gibi…
Bu "aydınlarımızın" sözkonusu açıklamayı yapmasını gerektiren ortam ve neden ise şöyledir:
"Ortadoğu ve dünyadaki son hadiseler, hem yeni gelişmelere hem yeni sorunlara gebe. Bu tarihsel dönemeçte, kendi dinamikleriyle sorunlarını çözebilen, demokrasi ve özgürlükleri geliştirerek sosyal barış ve adaleti gerçekleştirecek ülkeler güç kazanacaklar." (aynı yerden)
Sözkonusu talepler bu açıklamadan sonra sıralanmaktadır. Yani açıklamanın temel güdüsü Türkiye’nin "Kürt sorununu" kendi dinamikleriyle çözmesinin, "sosyal barış ve adaleti" gerçekleştirmesinin Türkiye’nin yararına olduğu ve TC’nin güç kazanacağı düşüncesidir.
Küreselleşme düşüncesinin bu yansıması, sömürü sisteminin varlığını sürdürdüğü koşullarda "sosyal barışın" ve "adaletin" sağlanamayacağı gerçeğinin üzerini örtmekte ve kitleleri sisteme bağlamaya hizmet etmektedir. Ezenlerle ezilenlerin, sömürenlerle sömürülenlerin olduğu sömürücü toplumsal sistemde "sosyal barışı" isteyenler, ezenlerden, sömürenlerden yanadır. Ezen ulus ve ezilen ulus ve milliyetlerin olduğu toplumlarda da ezen uluslardan yanadırlar. Bu yüzden de ezilenlerin, sömürülenlerin bu tür "sosyal barış ve adalet" masallarını ellerinin tersiyle itmeleri doğru olanıdır.
Sözkonusu açıklamada dile getirilen 14 talep içinde demokratik kimi halklar talep edilmektedir. Bu bağlamda sözkonusu taleplerin, örneğin ana dilin eğitimde kullanılması, ya da "Kürt sorununun çözümünün çok aktörlü" olacağı vb. talep ve tespitler kendi başına ele alındığında yanlış olmayan tespitlerdir.
Özetle söylenirse, sözkonusu açıklama liberal demokrat bir siyasi içeriğe sahip olan, gerçekte burjuvazinin siyasetini savunan sınıflarüstü bir yaklaşımın ortaya konduğu; uzlaşmaz çelişkilerin uzlaştırılmaya çalışıldığı; kimi demokratik taleplerin dile getirildiği; devletin silahlı bir güç ve örgüt olduğu ve şiddet tekelini elinde tutmaya çalıştığı olgusu ile pratikte katliamlara kadar varan devlet terörü olgusunun gözardı edildiği, ezilenlere, silaha, şiddete başvurmamayı, kısacası köleliği öneren bir açıklamadır.
Tüm bunlara rağmen ama bu açıklamada bir doğru dile getirilmektedir: "Bu benim de meselemdir!" Kimi gazeteler bunu çoğul olarak kullandı. Yani, bu bizim de meselemizdir!
Açıklamanın çıkış noktasının yanlışlığı ve taleplerin yetersizliği, Türk ulusundan işçilerin, emekçilerin "Kürt sorunu" bağlamında "BU BENİM DE MESELEM" diyerek soruna sahip çıkmasıyla aşılabilir.
Gerçekten de bu mesele, yani Kürt ulusal sorunu bizim de meselemizdir. Türk devleti Güney Kürdistan’a, yanıbaşımızda Kürtlere saldırdığında, biz Türkiyeli işçilere, emekçilere düşen de zamdır, zulümdür, savaştır, kan ve ölümdür… Hangi ulus ve milliyetten olursak olalım, biz işçilerin, emekçilerin düşmanı da birdir.
O zaman, ortak düşmana karşı sınıf kardeşlerimizle birlikte olmak ve birlikte mücadele vermek için kendi meselemize sahip çıkalım!
İşçilerin, emekçilerin sömürü sisteminden kurtuluşu kendi ellerindedir. Sosyal barış adına sömürü sisteminin savunucularına bizim adımıza konuşmalarına izin vermeyelim!
16 Ağustos 2006
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://islam-yolu.hareketforum.biz
 
16 Ağustos 2006
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İSLAM-YOLU :: (¯`·._. GENÇ İSLAM DEVRİMCİLER DERNEĞİ ._.·´¯) :: Duyurular...-
Buraya geçin: