İSLAM-YOLU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
İSLAM-YOLU

PAYLASMAK&YARDIMLASMAK BİZLERİN EN SADIK YÜREĞİMİZDİR..
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İsrail’i Yalnızlığa İtecek Tarihsel Gerçeklik

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Küskün_Kral
Paylasımcı
Paylasımcı
Küskün_Kral


Mesaj Sayısı : 75
Kayıt tarihi : 08/12/08

İsrail’i Yalnızlığa İtecek Tarihsel Gerçeklik Empty
MesajKonu: İsrail’i Yalnızlığa İtecek Tarihsel Gerçeklik   İsrail’i Yalnızlığa İtecek Tarihsel Gerçeklik I_icon_minitimePerş. Şub. 26, 2009 6:32 pm

Habbab Çetin AKDENİZ

Bismillahirrahmanirrahim

Tüm dünya küresel krizin kıskacında… Batı bu krizin kendi içinde derinleşerek bir dünya savaşını tetikler mi endişesi taşımaktadır. Küresel sistem çöktü çökecek gibi dururken, ABD’nin yakın gelecekte dünya hegemonyasını Çin ve Hindistan’la paylaşmak zorunda kalacağı düşüncesi giderek yaygınlaşıyordu? Fakat bu süreçte geçmişteki doğu batı bloklaşmasından ziyade, batı ve üçüncü dünya ülkelerinin ve özelde de batı ve İslam coğrafyalarının taraf olması gibi şekilleneceğe benziyor. Bu bloklaşma güce bağlı bir bloklaşma olmasa da batı, İslami muhalefetin, siyasal süreç ve askeri alt yapı bakımından küresel bir direniş kültürüne dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunun farkında. Yani bu bloklaşma batı ve İslam gerçeği biçiminde algılanmaktadır. Hak ve batılın ayrışma süreci hızlanmıştır.

Dünyanın içine girdiği yeni süreçte, Hıristiyan birliği, Siyonist İsrail’i önemli ölçüde öne çıkartırken, krizden en az etkilenen Arap sermayesini bölgesel bir kaosa mahkûm ederek kendi kasalarına kanalize etmeyi de hedeflemektedir. Ortadoğu’da at koşturan birincil güç elbette ABD’dir. Fakat Avrupa birliği ülkeleri de ABD’nin bu terör politikasını ya sessiz kalarak, ya da terörist İsrail’in başta Hamas olmak üzere bütün bölgeyi tehdit ve saldırılarıyla baskı ve abluka altında tutmasına göz yumarak destek vermiştir.

Irak’ta halen süren çatışmaların her birinde onlarca ıraklı hayatını kaybederken, son süreçte ABD askerinden neredeyse ölen ya da yaralanan bulunmamaktadır. İslam coğrafyasının bu kanayan beldesinde gurupların, taassupçuluk adına birbirlerini katletmenin yarışına girdikleri günden beri, asıl suçlu olan ABD’nin işgalci varlığı önemini yitirmiştir. Gelinen son süreçte ABD, Irak’taki varlığının büyük ölçüde görevini tamamladığını görmüştür. ABD’ye göre yapılması gereken Irak halkının farklılık içeren bünyesini zehirleyip geri dönüşümü mümkün olmayan bir kargaşa ve didişme ortamını tesis etmekti. ABD’nin bu hedefi bu gün itibarıyla büyük ölçüde gerçekleşmiş görünüyor. Ne yazık ki bölgeyi küçük oluşumlara bölme girişiminin ilk adımı ABD açısından olumlu sonuç vermiştir.

Öte yandan şu an Afganistan’da ABD’nin kontrolü dışında kalmayı başaran bir devlet kurulsa ne olur? Alt yapısı tamamen çökmüş, üretim yeteneği yıllar süren savaş ortamında yok olmuş, dünyayla kültürel ve siyasal ilişkisi tamamen sabote edilmiş ve kısa vadede bir atılım gerçekleştirme olasılığı tamamen ortadan kaldırılmış bir devlet ABD’nin dünya politikasına nasıl bir zarar verebilir? Bu devlet Taliban devleti olsa bile… Fakat ABD’nin asıl hedefi Pakistan’ın eyalet sistemini ve bölgesel farklılıklarını da kullanarak bu coğrafyada büyük bir kıyım başlatmak ve Irak’taki gibi bir fitne ortamını tesis etmektir. Neden Pakistan... Elbette birkaç cevabı şöyle sıralayabiliriz.

Birincisi: Pakistan, İslam devletleri arasında en güçlü silah teknolojisine sahip ülkelerden bir tanesidir. Kalabalık ve muhafazakâr bir nüfusa sahiptir.

İkincisi: Hindistan ve Çin’in politikaları karşısında kullanılabilecek önemli bir karttır. Ancak yükselen küresel İslami muhalefet ve İslami direnişin Pakistan gibi önemli bir gücü kontrol altına alması halinde ABD’nin dünya üzerindeki hesapları ciddi zarar görecektir.

Üçüncü olarak ta şunu söyleyebiliriz ki: Afganistan, Pakistan’ın muhalif İslami kimliğini küresel direnişe dönüşümünü hızlandıracak önemli bir etkileşim içinde yer almaktadır.

Bu açılımlar gösteriyor ki; ABD, Pakistan’ın ikinci bir Irak faciasıyla devre dışı kalmasını Hıristiyan batı geleceği açısından önemli görmektedir. Bu nedenle izlenecek yol haritası Afganistan işgalinin genişletilmesi ve işgalci güçlerin takviye edilmesi olacaktı. Obama’nın Irak’taki askerlerinin büyük bir kısmını Afganistan’a kaydırmak istemesinin en önemli nedeni de bu idi.

Müslüman devletler arasında atılım gerçekleştirecek güce ve yeteneğe sahip olan Mısır, Türkiye, İran ve Pakistan ABD’nin İslam coğrafyaları üzerinde yapacağı bütün hesaplara özel bir başlık altında dâhil edilmektedir.

ABD, Obama ile gireceği yeni süreçte İsrail merkezli Ortadoğu politikalarını rölantiye alacağı sinyallerini verdi. Politik ve askeri kuşatma bakımından ağırlığı Afganistan üzerinden Pakistan’a vereceği açıktır. Bu durumda İsrail kendini bölgede eskisinden daha çok korunmasız hissedecekti.

Bu gelişmeleri üst üste koyduğumuzda ortaya şu anki tablonun arka planı çıkmaktadır.

Dünyanın küresel krizden ötürü kendi derdine düştüğü bu günlerde; ABD’nin de politik manevralarını hızlandıracağını hesaba katacak olursak, terörist İsrail’in nasıl bir paranoya içine düştüğünü de anlayabiliriz. Siyonist İsrail birkaç aylık ateşkes sürecinde Hamas’ın ciddi hazırlıklar yapmış olduğunu çok iyi biliyordu. İsrail, yarım asırdan fazla süredir katlettiği savunmasız Filistin halkına saldırmak için altın değerindeki en iyi zamanın (Gazze katliamını gerçekleştirdiği) bu günler olduğunu da çok iyi bilmekteydi. Komşularının ve Arap devletlerinin pratik karşılığı olacak tavırlar göstermeyeceğini çok iyi biliyordu.

İran’ın bölgede etkin güç olabilmek için saplandığı tarihsel pers siyasetinden kurtulma çabalarının yetersiz olması, terörist İsrail’in tarih yorumuna bağlı hesap kitap yapmasını anlaşılır kılmaktadır. Ayrıca ABD, öyle ya da böyle orta doğuda ve bütün İslam coğrafyalarında oluk oluk kan akması için her türlü politik, iktisadi ve askeri tedbir ve kararlar almaya devam edecektir. Hal böyleyken hangi belayı erteleme adına suskunluk ve pasiflik doğru bir duruş olabilir?

Bu gün İslam devletleri İsrail’e vurmak şöyle dursun, ticari ve askeri ilişkilerini kesseler bile bu, İsrail’in bölgede yalnızlığa terk edilmesine ve dolaysıyla terörist eylemlerine son vermesine ve hatta bölgeden göç etmesine Sebep olacaktır. Müslüman devletler için kısa vadede bedel ödemeyi gerektiren böyle bir tavır, uzun vadede Dünya İslam Birliğinin de önünü açacaktır.

Elbette böyle bir İslami yükselişin başta ABD olmak üzere bütün batı devletlerinin dünya politikalarını sürekli diri tutmalarını ve her fırsatta fitneleriyle de güncellemelerini zorunlu kılmaktadır. Küfrün tek millet olduğu mesajı bize ilahi bir stratejiyi farz kılmıştır. Kısa dünya hayatını başını kuma gömerek geçiren sözde İslam liderleri batının çıkarları söz konusu olduğunda başlarını kumdan çıkarıp el pençe durmaktayken, şerefli direnişçilere düşen, fitneye karşı İslam birliğini ve katliama karşı da cihadı kuşanmaktır. İşte Hamas bu şerefli duruşun en berrak örneğidir. Güçlü silahlara, petrol kaynaklarına, askeri ve jeopolitik açıdan stratejik coğrafyalara sahip olan İslam devletlerine üstün bir örnektir.

El yapımı ilkel silahlarla direnişi sürdüren Hamas, son teknoloji ürünü silahlar karşısında onuru ve imanı kuşanmanın Allah katında şeref ve izzet sahibi kimselerin işi olduğuna inandı ve bunu da bütün dünyaya gösterdi. Bir buçuk milyon Gazze’li Müslüman bu bilinçle bilendi ve bu imanla donandı. Asrımızın en kanlı katili olan ve yarım asırdır Müslüman kanıyla beslenen İsrail, Gazze Müslümanlarının amansız direnişi karşısında korkuya ve ümitsizliğe kapılmıştır. Hamas’ın şanlı muvahhid duruşu İsrail’i içten içe tüketmiştir. İşbirlikçi hain liderlerin kalbine korku salmıştır.

Hamas ümmetin namusunu ve şerefini koruyan tertemiz bir topluluk olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir.

Gazze direnişi tüm emperyalist güçlere ve küfre karşı imanın ve cesaretin en berrak yükselişidir.

İsrail’i bölgede yalnızlığa itecek olan tarihsel gerçeklik, Hamas’ın Allah’a olan iman ve güvenlerinin doruğa çıktığı bu eşsiz direniş ve bu direnişi sahiplenecek onurlu duruşlar olacaktır.

Hamas, küfrün bütün ümidini kırsın diye Allah’ın ümmete örnek olarak yarattığı bir topluluktur.

Davos bu meyanda muhteşem bir çıkış olmuştur.

Sayın Erdoğan’ın Davos’taki tarihi resti yakın zamanda bir dizi somut tedbirler olarak gerçek anlamını bulmalıdır. Aksi halde İslam dünyasının duruşu, restleşmenin ötesinde Yahudi için hiçbir yaptırım unsuru olamayacaktır. Şimdi bu çıkışı anlamlı kılacak atılımlar ve kararlar alma vaktidir.

Hamas’a sahip çıkmak, Filistin’e sahip çıkmak, Kudüs’e sahip çıkmaktır.

Allah’ın emanetine sahip çıkmaktır.

Hiç şüphe yok ki kim Allah’ın adını yüceltmeyi devam
ettirirse; Allah ta onu yüceltmeye devam edecektir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İsrail’i Yalnızlığa İtecek Tarihsel Gerçeklik
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Israil protestosu
» İSRAİL FİLİSTİN`DE UZATMALARI OYNUYOR / GİLAT ATZMON
» İsrail Bütün Yahudileri İçine Alacak Bir Mezar Kazıyor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İSLAM-YOLU :: (¯`·._. KÖŞE YAZARLARI ._.·´¯) :: Acıyor Yüreğimiz...-
Buraya geçin: